Doğu Türkistan’da 3.500 Yıllık Antik Peynir Keşfi

Doğu Türkistan’da Antik Peynir Keşfi

Doğu Türkistan'da Antik Peynir Keşfi

Doğu Türkistan, Sincan bölgesinde yer alan antik bir mezarlık alanında, binlerce yıl önce gömülmüş en az üç ceset, görünüşe göre onlar için oldukça kıymetli olan bir şeyle birlikte, ‘peynirle’ gömülmüş durumda. Bu cesetlerin boyunlarına sarılan küçük fermente süt ürünleri topakları, yaklaşık 3.500 yıllık tarihi ile şimdiye kadar keşfedilen en uzun ömürlü peynir örneği olarak dikkat çekiyor.

Cell dergisinde 25 Eylül’de yayınlanan bir çalışma, bu antik peynirin sadece son derece iyi korunmuş olmakla kalmadığını, aynı zamanda parçaların yeni bir değerlendirmesi ile insan kültürü hakkında uzun süredir saklanan bilgiler ve Asya’da mandıra uygulamalarının nasıl yayıldığına dair potansiyel bir yol sunduğunu ortaya koyuyor. İsviçre’deki Basel Üniversitesi’nde biyomoleküler arkeolog ve antik proteinler grubunun lideri olan Shevan Wilkins, “Bu kadar uzun zaman önceye ait korunmuş peynirin bulunduğu başka bir yer düşünemiyorum.” ifadesiyle bu durumun önemini vurguluyor. Bazı araştırmalarda daha eski seramik kaplar üzerinde süt kalıntıları tespit edilmiş olsa da, bu kalıntıların katı, lor benzeri parçalar olduğu ve dolayısıyla çok nadir bulunduğu belirtiliyor. Wilkins, yeni araştırmada yer almasa da, Moğolistan ve Asya’nın diğer bölgelerinde hayvancılığın ve süt hayvancılığının kökenleri, tarihi ve yayılması üzerine çalışmalar yapmış.

Wilkins, bu “peynir kolyeleri”nin, bölgenin süt ürünleri açısından zengin geçmişine dair net bir bakış sunan heyecan verici bir antik tarih parçası olduğunu ifade ediyor.

Çevresel Koşulların Önemi

Çevresel Koşulların Önemi

Doğu Türkistan’da bulunan Xinjiang’daki Xiaohe mezarlığı, coğrafyası ve iklimi bakımından benzersiz bir alan olarak görülüyor. Bir zamanlar burada yaşayan insanlar, bir nehrin kıyısındaki yemyeşil ve verimli topraklarda hayat sürüyordu. Ancak, su yolu hızla yön değiştirerek çevredeki çölü istila etti ve bu durum topluluğu başka bir yere taşınmaya zorladı.

Harvard Üniversitesi’nde biyomoleküler arkeolog olan ve araştırma ekibinde yer almayan Christina Warriner, bu kurak koşullara hızlı geçişin cesetlerin doğal mumyalaşmasına yardımcı olduğunu, böylece saçlarının, derilerinin, giysilerinin ve antik peynir kolyelerinin zaman içinde nispeten dokunulmadan kalmasına olanak sağladığını belirtiyor. “Bunun gibi örnekleri bulmak oldukça nadirdir,” diyor Warriner. Yeni araştırmada, “olağanüstü” örnekler, mikrobiyal çeşitliliğin kayıp moleküler kaydının bir parçasını oluşturuyor.