Arslantepe: Geç Kalkolitik Döneme Ait En Eski Mühürler

Arslantepe: Tarihin Derinliklerinde Bir Hazine

Arslantepe: Tarihin Derinliklerinde Bir Hazine

Şehir merkezine sadece 6 kilometre uzaklıkta yer alan Arslantepe, Fırat Nehri’nin batı kıyısında konumlanmış olup, yüksek tarım potansiyeli, sulak alanları ve nehrin taşkınlarından korunan yapısı ile binlerce yıl boyunca insanoğluna kucak açan tarihi mekanlar arasında öne çıkmaktadır. Geç Kalkolitik Dönem’den Demir Çağı’na kadar uzanan tarihsel sürecin izlerini barındıran Arslantepe, Hititler, Roma ve Bizans gibi birçok medeniyetin etkilerini taşımaktadır.

Arslantepe: Geç Kalkolitik Döneme Ait En Eski Mühürler

Geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen kazılarda, taş ve kemikten yapılmış, üzerinde çeşitli hayvan motifleri bulunan iki mühür keşfedilmiştir. Geç Kalkolitik Dönem tabakasında yapılan kazılarda elde edilen bu mühürler, milattan önce 5. binyıla ait olup, höyükte bugüne kadar bulunan en eski mühürler olarak kaydedilmiştir. Arslantepe Höyüğü Kazı Başkanı Prof. Dr. Francesca Balossi Restelli, AA muhabirine yaptığı açıklamada, geçen yıl höyüğün batı kısmında Geç Kalkolitik Döneme ait tabakalar üzerinde yoğunlaştıklarında buldukları mühürlerin üzerindeki hayvan figürlerinin daha eski dönemlerde kullanıldığını ifade etmiştir.

Restelli, bu mühürlerin tarih ve üzerlerindeki motifler açısından, höyükte daha önce ulaşılan diğer mühürlerden farklılık gösterdiğini belirterek, “Evin duvarı kaldırıldığında iki mühür de duvarın altından çıktı. Ev Geç Kalkolitik 3. veya 4. döneme ait olup, milattan önce 3,900 veya 3,500 yılları arasında inşa edilmiştir. Hemen yanı başında bir fırın bulunan başka bir ev ise milattan önce 4,200’lü yıllara tarihleniyor. Bu iki evin arasında 500 yıllık bir fark var. Mühürleri tam bu iki evin ortasında bulduk. Mühürlerin tarihini anlamak için stil açısından değerlendirdik. Motiflerini inceleyerek, diğer bölgelerde bulunan mühürlerle karşılaştırdık. Stil olarak baktığımızda, bu mühürlerin tarihinin daha eski olacağını, milattan önce 5 binler civarına ait olabileceğini düşünüyoruz.” şeklinde açıklamalarda bulundu.

Arslantepe’nin En Eski Mühürleri

Arslantepe'nin En Eski Mühürleri

Restelli, mühürlerde hayvan figürlerinin işlendiğini vurgulayarak, “Kemikten yapılan mühürde bir keçi veya keçiye yakın bir hayvan figürü bulunuyor. Taş mühürde ise muhtemelen bir köpek ya da köpeğe yakın bir hayvan figürü mevcut. Kalkolitik Dönemde bu tür hayvan figürlerine oldukça sık rastlanmaktadır; sadece Arslantepe değil, tüm Kuzey Mezopotamya bölgesinde ve Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki mühürlerde bu figürler kullanılmıştır. Arslantepe’de daha önce bulunan mühürler bu kadar eski değil, bu nedenle oldukça ilginç. Bu figürlerin, Arslantepe’de çok daha önce kullanılmaya başlandığını anlıyoruz, ancak bu durum sadece Arslantepe’ye özgü değildir. Şu ana kadar kazı alanımız burada, bulduğumuz mühürler Arslantepe’nin en eski mühürleri. Ancak daha eskilerinin var olduğunu biliyoruz; çünkü tepenin altında, yaklaşık 10 metre derinlikte daha eski tabakalar mevcut. Aşağıya indikçe daha eski mühürler bulacağımıza eminim.” ifadelerini kullandı.

Arslantepe: Geç Kalkolitik Döneme Ait En Eski Mühürler

Mühürlerin Neolitik Dönemde kullanılmaya başlandığını belirten Restelli, Arslantepe’de daha eski örneklerini bulabileceklerini dile getirdi. Ayrıca, taş mührün motifine benzer bir mührün Şanlıurfa’nın Birecik ilçesindeki Tilbes Körche’deki kazılarda bulunduğuna dikkat çekerek, “Bulduğumuz mühür muhtemelen kırmızı hematitten yapılmış ve üzerinde bir hayvan figürü var; ancak kesin bir yorum yapmak zor. Bulduğumuz taş mühür, stil olarak Birecik’teki Tilbes Körche’de bulunan mühre oldukça benziyor. Kemikten yapılan mührün stil olarak benzeri, hem Kuzey Irak’taki Tepe Gawra’da hem de Fırat Nehri kenarındaki Tell Zeidan’da tespit edildi. Bu yerlerle arasında bir bağlantı olabileceğini düşünüyoruz. Tarih açısından hem Tilbes Körche hem de Tell Zeidan örnekleri, milattan önce 5 binler civarına tarihleniyor. Kemik mühürdeki figürün ise keçi olduğunu düşünüyoruz; özel bir keçi çünkü boynuzu düz değil. İncelemelerimiz sonucunda, bu figürlerin yabani bir keçiye benzediğini tespit ettik. İki keçi figürü daha mevcut; onlar farklı çünkü boynuzları düz. Belki de iki yaban keçisi ve iki ev keçisi olabilir.” şeklinde sözlerini tamamladı.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*