Fazlullah b. Muhibbullah el-Muhibbi’ye ait, muhtelif Arapça beyitlerden oluşan bir mecmua, Türkiye Yazma Eserler Kurumu tarafından incelenip değerlendirildikten sonra dijitalleştirilerek araştırmacıların kullanımına sunulacak. Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanı Prof. Dr. Ferruh Özpilavcı, kurumun Süleymaniye’deki başkanlık binasında gerçekleşen teslimat öncesinde AA muhabirine önemli açıklamalarda bulundu.
Özpilavcı, Türkiye’deki tüm yazma eser kütüphanelerinin toplandığı özel, tematik ve butik bir başkanlık olduklarını vurguladı. Başkanlığın, el yazması eserleri ideal iklimlendirme koşullarında, rutubetsiz bir ortamda koruduğunu ve acil müdahale gerektiren eserlerin restorasyonunu sağladığını belirtti. Ayrıca, eserlerin kataloglarının hazırlanması, dijitalleştirilmesi ve bu bilgilerin hizmete sunulması gibi çalışmaların yapıldığını aktardı. Özpilavcı, “Bir sonraki aşama da bunların bilimsel neşir ve çevirilerinin yapılması. Bu bağlamda 200’den fazla yayınımız var ve hala eserler hazırlanmaya devam ediyor.” dedi.
– Kuruluşundan Bu Yana Alınan Eserler 15 Bini Aştı
Kütüphane ve koleksiyonlardaki eserlerin değerlendirilmesinin yanı sıra tespit edilen eserlerin satın alınmasına yönelik çalışmalara da dikkat çeken Özpilavcı, şöyle konuştu: “Alanında uzman kişilerden oluşan bir heyetimiz var; bunlar eserin değerini takdir ediyor. Atalarından, dedelerinden kalmış el yazması eserler olanlardan veya bu işlerle ilgili koleksiyonerlerden ve sahaflardan yazma eser alıyoruz. Kuruluşumuzdan bu yana aldığımız eserler 15 bini buldu ki, bu oldukça büyük bir rakam. Bu eserler, belki yurt dışına gidecekti veya telef olabilirdi. Devletin buna bir bütçe ayırması ve uzman bir kurum üzerinden değerlendirilmesi, eserlerin ideal bir ortama kavuşturulup uluslararası seviyede araştırmacılara sunulması oldukça önemlidir.”
Özpilavcı, kuruma gelen bağışların da değerlendirildiğini, bağışlanan eserlerin belirli bir sayıya ulaştığında özel bir koleksiyon açılabildiğini ve akademik literatüre geçtiği için ismi verilen bağışçının adının kalıcı hale geldiğini belirtti. Eserlerin yurt içi ve yurt dışındaki araştırmacıların istifadesine sunulmasının önemine de değinen Özpilavcı, yazma eserlere bağlı 300’e yakın koleksiyon bulunduğunu, bunlara yönelik eksik eserlerin bulunması ve koleksiyonlara geri kazandırılması için özel çalışmalar yürütüldüğünü ifade etti.
Bağışlanan eserin ait olduğu koleksiyona adını veren Hacı Beşir Ağa’nın 18. yüzyılda Osmanlı’da harem ağalığı yapan, el yazması kitaplara büyük ilgi gösteren ve pek çok kütüphane kurmuş bir kişi olduğunu belirten Özpilavcı, koleksiyondan eserlerin geçmişte elle çoğaltılmak üzere ödünç verilebildiğini, bunların bazılarının geri getirilemediğini ve bu nedenle eserin koleksiyona geri kazandırılmasının önemini vurguladı.
– Eseri Bağışladığım İçin Çok Mutluyum
Eseri bağışlayan kitap meraklısı araştırmacı Mehmet Yayla, küçük yaşlarından beri tarihe ve eski eserlere büyük bir merak duyduğunu belirtti. “Kendi çabalarımla Osmanlıca öğrendim. Boş zamanlarımda müzeleri ve tarihi yerleri geziyorum. Kitaplara olan ilgim nedeniyle Osmanlı Türkçesi kitaplar alıp okumaya çalışıyorum.” diyen Yayla, el yazması özel bir esere rastladığını ve bu kitabın Hacı Beşir Ağa’nın koleksiyonuna ait olduğunu öğrendiğini aktardı.
Yayla, “Güler Doğan Averbek hocam, kitabın Süleymaniye Kütüphanesi’ne verilerek koleksiyona geri kazandırılmasının iyi olacağını söyledi. Ben de başkalarına örnek olacağı düşüncesiyle eserin tekrar koleksiyona katılması gerektiğini düşündüm ve getirip kütüphaneye teslim ettim.” şeklinde konuştu. Eseri bağışlayarak koleksiyona ait kayıp el yazmasının yuvasına geri dönmesini sağladığı için çok mutlu olduğunu ifade eden Yayla, “Buraya gelmeden önce Beşir Ağa’nın Eyüp Sultan’daki kabrine gittim. Orada dua ettim ve içimden ‘Sizin bir eseriniz elime ulaştı. Tekrardan yerine bırakıp sizin vakfınızı tamamlıyorum.’ diye geçirdim.” dedi.
– İstanbul’daki Kütüphaneler Büyük Ölçüde Korunmuş
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Güler Doğan Averbek, İstanbul’daki kütüphanelerde bulunan tarihi koleksiyonlarla ilgili yaptıkları çalışmalar sonucunda birçok koleksiyonun az kayıpla bugüne ulaştığını belirtti. Averbek, “Osmanlı topraklarında Hicaz, Şam ve Mısır bölgesinde neredeyse tamamen yok olan vakıf kütüphaneleri var, ama İstanbul’daki kütüphaneler büyük ölçüde korunmuş.” dedi.
Averbek, Cumhuriyet öncesinde 20. yüzyılın ilk çeyreğinde Batı’da İstanbul’daki kütüphanelerin yağmalanmasına yönelik bir plan hazırlandığını belirterek, “İstanbul’daki yazmaları Hicaz bölgesinde, Kahire’de, Bağdat’ta olduğu gibi yağmalamayı planlıyorlar fakat bu gerçekleşmiyor. İstanbul kütüphaneleri korunmuş durumda.” diye ekledi. El yazmalarının günümüzde de çok iyi korunmaya devam ettiğini vurgulayan Averbek, “Elinde yazma eserler olanlar, hiç düşünmeden bunları Türkiye Yazma Eserler Kurumu’na ulaştırabilir.” dedi.
– Diğer Zayi Nüshaların da Koleksiyona Kazandırılması Önemli
Türkiye Yazma Eserler Kurumu’nda 11 yıldır kataloglama biriminde görev yapan yazma eser uzmanı Tenzile Derin Şahal, koleksiyonların kayıp olan nüshalarına ilişkin çalışmalar yürüttüklerini dile getirdi. Şahal, Cumhuriyet’in ilk yıllarında yapılan katalogların analize açık olmasını istedikleri veriler açısından yetersiz olduğunu ifade etti. “Biz fiziksel olarak elimizde olan ve görüntüsüne sahip olduğumuz eserlerin bütün bilgilerini girmeye çalışıyoruz.” diyen Şahal, “Bütün bu yazmaların kenarındaki notlara kadar detaylı açıklamalarını giriyoruz. Ancak zayi olan nüshalar var.” dedi.
Şahal, Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunan koleksiyonlar özelinde zayi nüshalara ilişkin gerçekleştirilen çalışmalara değinerek, “Bu bizim takibimizde bir konu olacak. Çünkü bu şekilde neticelenmesi bizi mutlu etti. ‘Mecmu’atü’l-Ebyati’l-Arabiyye’ adlı eser, ait olduğu yere geri döndü. Neden diğer zayi nüshalar için olmasın?” ifadelerini kullandı.
– Beşir Ağa Koleksiyonu ve Eser Hakkında
Osmanlı Devleti’nde kurulan kütüphaneler ve şahsi koleksiyonlar konusunda yaptığı araştırmalarla tanınan Prof. Dr. İsmail E. Erünsal, Hacı Beşir Ağa’nın Cağaloğlu’nda yaptırdığı cami, medrese, zaviye, mektep ve kütüphaneden oluşan külliyeye birçok kitap vakfettiğini belirtti. Hacı Beşir Ağa tarafından kurulan kütüphanenin, zaman içinde kütüphanecilerin bazı kitapların beş günlük süreyle dışarıya çıkarılmasına izin verdiği ve bu nedenle bazı kitapların kaybolduğunu kaydetti. Bunun üzerine kütüphane kapatılarak Ocak 1784’te bir sayım yapıldığında 38 kitabın kaybolduğu belirlendi.
Yapılan incelemenin sonucunda Fazlullah b. Muhibbullah el-Muhibbi’ye ait muhtelif Arapça beyitlerden oluşan yazmanın, Beşir Ağa Kütüphanesi’nden yaklaşık 250 yıl önce kaybolduğu tespit edildi. Eserin başında bulunan bir kayda göre 1151 senesinde Beşir Ağa’nın şahsi kütüphanesinde bulunduğu tespit edilen yazma eser, Beşir Ağa’nın 1158 tarihli ikinci bir kaydını, Evkaf-ı Haremeyn Müfettişi Mehmed Emin Efendi’nin vakıf kaydı ile mührünü ve koleksiyon numarası olan 677 sayısını taşımaktadır.
Daha önce muhtevası hakkında detaylı bir bilgiye sahip olunmayan, 220 sayfadan oluşan bu yazma, kısa sürede gerekli restorasyon ve bakım sürecinden geçirilerek dijital kopyası araştırmacıların istifadesine sunulacak ve Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi’nde bulunan Beşir Ağa Koleksiyonu’nda kendi raf aralığında muhafaza altına alınacaktır.