Diyarbakır Ulu Camii: 639’dan Günümüze Uzanan Anadolu Mirası

Diyarbakır Ulu Camii: Tarihin Derinliklerinde Bir Yolculuk

Diyarbakır Ulu Camii, M.S. 639 yılında Mar Toma Kilisesi’nin camiye dönüştürülmesiyle kurulmuş ve zaman içerisinde birçok medeniyetin izlerini taşımaktadır. Bu muazzam yapı, Selçuklu, Artuklu ve Osmanlı dönemlerinde gerçekleştirilen eklemelerle mimari zenginliğini artırmıştır. Ulu Camii, sadece bir ibadet yeri değil, aynı zamanda tarihi ve kültürel bir miras olarak da önemli bir yer tutmaktadır.

Tarihsel Arka Plan ve Mimari Özellikler

Büyük Selçuklu hükümdarı Melikşah döneminde önemli bir yapı haline gelen Ulu Camii, Anadolu Selçuklu hükümdarı Gıyaseddin Keyhüsrev ve Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan gibi birçok önemli figürün izlerini taşımaktadır. Caminin çeşitli yerlerinde, İnaloğulları, Nisanoğulları ve Artuklulara ait kitabe ve fermanlar yer almaktadır. Bu unsurlar, caminin tarih boyunca ne denli önemli bir merkez olduğunu göstermektedir.

İslam Dünyasında Beşinci Harem-i Şerif

Ulu Camii, dört mezhebin aynı anda namaz kılabildiği nadir camilerden biridir. Mekke, Medine, Kudüs ve Şam‘dan sonra “Beşinci Harem-i Şerif” olarak anılması, caminin dini ve kültürel değerini artırmaktadır. Caminin avlusundaki şadırvan ve taş işçiliği, ziyaretçilerin hayran kalmasına neden olmaktadır.

Şam Emeviye Camii’nin Anadolu’ya Yansıması

Diyarbakır Ulu Camii, planı itibarıyla Şam Emeviye Camisi‘nin Anadolu’ya yansıması olarak değerlendirilmektedir. Külliye görünümündeki cami, ortada büyük bir dikdörtgen avlu etrafında yer alan çeşitli bölümlerden oluşmaktadır. Avlunun güneyinde Hanefiler bölümü, kuzeyinde Şafiiler bölümü ve batısında Zinciriye Medresesi, doğusunda ise revaklı bölümler bulunmaktadır.

Caminin Girişleri ve Süslemeleri

Camiye giriş, üç ayrı yerden sağlanmaktadır. Doğudaki ana giriş kapısının iki köşesinde aslanla boğa mücadelesini simgeleyen kabartma figürler dikkat çekmektedir. Caminin iç kısmındaki tavandaki kalem işi süslemeler, Osmanlı dönemi süslemelerinin izlerini taşımaktadır. Bu detaylar, Ulu Camii’nin estetik değerini artıran unsurlardır.

Caminin Bölümleri ve Tarihi Yapıları

Doğu Maksuresi

Doğu maksuresi, 1163-1164 yıllarında İnaloğlu Mahmut ve veziri Nisanoğlu Ali döneminde yaptırılmıştır. Yapının üst katı, Osmanlı döneminde kütüphane olarak hizmet vermesi amacıyla eklenmiştir.

Batı Maksuresi

Batı maksuresi, İnaloğlu Ebu Mansur tarafından alt katı 1117 yılında, üst katı ise 1124 yılında inşa edilmiştir. Bu bölümler, Ulu Camii’nin tarihsel derinliğini ve mimari zenginliğini ortaya koymaktadır.

Güneş Saati

Caminin avlusunda bulunan tarihi güneş saati, ünlü bilgin El Cezeri tarafından yapılmıştır. 900 yıldan uzun bir geçmişe sahip olan bu güneş saati, mermer üzerine yerleştirilen metal parçasının güneşin hareketiyle oluşturduğu gölge sayesinde zamanı göstermektedir.

Şadırvan

Cami avlusunun ortasında yer alan sekizgen sütunların taşıdığı şadırvan, 1849 yılında inşa edilmiştir. Şadırvanın sütunları mermer işlemelidir ve üstü sivri bir kubbeyle örtülmüştür. Bu yapı, hem işlevsel hem de estetik bir unsurdur.

Mesudiye Medresesi

Kesme taştan iki katlı olarak inşa edilen Mesudiye Medresesi, doğu-batı yönünde uzanmakta ve ortada kareye yakın bir avlusu bulunmaktadır. Günümüzde Yazma Eserler Kütüphanesi olarak hizmet veren bu medrese, tarihi bir bilgi hazinesi sunmaktadır.

Zinciriye Medresesi

1934 yılında Diyarbakır Arkeoloji Müzesi olarak kullanılan Zinciriye Medresesi, Sincariye Medresesi olarak da bilinmektedir. Bu yapı, tarihi ve kültürel bağlamda önemli bir yere sahiptir.

Hanefiler Bölümü

Hanefiler bölümü, doğu-batı doğrultusunda mihraba paralel üç sahınlı bir plan tipine sahiptir. Dikdörtgen planın tam ortasında içten kubbe, dıştan kırma çatıyla örtülü kubbeli bir mekân bulunmaktadır.

Şafiiler Bölümü

12. yüzyılda İnaloğulları döneminde inşa edilen Şafiiler bölümü, dikdörtgen bir plana sahiptir. Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Atak Beyi Emir Ahmet Zırki tarafından onarılmıştır. Bu bölüm, mimari özellikleriyle dikkat çekmektedir.