Deniz Çayırlarının Önemi ve Korunması
Deniz diplerinde kök, gövde ve yaprak biçiminde gelişen deniz çayırları, tohumlu ve çiçekli bitkiler olarak, güneş ışığı yardımıyla fotosentez yaparak kendi besinlerini üretebiliyorlar. Yeşil renkteki deniz çayırları, genellikle 30 santimetreye kadar uzayan ve 1 santimetre genişliğinde olan yapraklara ile 8 ila 10 santimetre uzunluğunda köklere sahiptir. Manisa Celal Bayar Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı ve Deniz Biyoloğu Prof. Dr. Ergün Taşkın, Türkiye’de 4’ü yerli ve 1’i Süveyş Kanalı yoluyla ülkemiz sularına girmiş yabancı tür olmak üzere toplamda 5 deniz çayırı türünün bulunduğunu belirtti. Yabancı tür, yayılımcı özelliği sayesinde yerli deniz çayırlarının boşalttığı alanları diğer alglerle birlikte kaplayarak doldurduğunu ifade etti.
Türkiye’de deniz çayırı denilince akla ilk gelen tür, deniz eriştesi olarak da bilinen Posidonia oceanica‘dır. Bu tür, Mersin ve Aydıncık kıyılarından başlayarak Batı Akdeniz, Ege kıyıları, Marmara’nın belirli kesimleri üzerinden Yunanistan, Arnavutluk, İtalya ve batıda İspanya’ya kadar yayılım göstermektedir. Güney Akdeniz’de ise bu türün yayılış gösterdiği alanlar oldukça sınırlıdır; bu alanlar genellikle Tunus civarındaki bölgelerle sınırlıdır.
Prof. Dr. Taşkın, Türkiye’de deniz çayırlarının tahminen 40 bin hektar alanı kapladığını, ancak artan çevresel baskılar sebebiyle bu alanlarda ciddi bir azalma yaşandığını vurguladı. Bu çayırların, ekosistem için sağladığı birçok fayda bulunmaktadır. “Deniz çayırları hem karbonu hapsediyor hem de oksijen üretiyor” diyerek ekledi.
Ekosistem Üzerindeki Etkileri
Türkiye’deki deniz çayırları, başta algler, omurgasızlar ve balıklar olmak üzere 1145 farklı deniz canlısına ev sahipliği yapmaktadır. Bu çayırlar, en az 50 balık türünün üremesi ve beslenmesine olanak tanımaktadır. Ayrıca, deniz çayırları zemin yapısını tutarak kıyı erozyonunu önlemekte ve kıyı yapısını dengelemektedir. Atmosfere salınan karbondioksitin büyük bir kısmı bitkiler tarafından emilerek kullanılır ve oksijen üretilir. Okyanusların da atmosferdeki karbondioksiti emmesi ile deniz çayırları bu gazı hapsederek oksijen üretir. Bu nedenle, deniz çayırları, atmosferdeki artan karbon emisyonlarını azaltmada önemli bir biyolojik elementtir.
Deniz çayırlarının genellikle su kalitesinin iyi olduğu kumluk alanlarda yayılış gösterdiğini belirten Taşkın, küresel ısınma nedeniyle artan deniz suyu sıcaklıkları ve tuzluluğun, bu çayırları olumsuz etkilediğine dikkat çekti. “Deniz çayırları, ideal olarak 11 ile 29 santigrat derece arasındaki sıcaklıklarda yaşar, maksimum 37-39 tuzluluk seviyelerine dayanabilir. Ancak, küresel ısınmanın etkisiyle deniz suyu sıcaklığındaki artış bu türleri tehdit etmektedir.”
Tehditler ve Koruma Çabaları
Ege, Marmara ve Akdeniz’de yoğun bir deniz çayırı tahribatı yaşandığını belirten Taşkın, bu tahribatın evsel ve endüstriyel atıklar, arıtma yapılmadan denizlere bırakılan deşarj suları, trol balıkçılığı, kültür balıkçılığı, tekne çapaları, bulanıklık ve yabancı türlerden kaynaklandığını ifade etti. Deniz çayırları, normal koşullarda 0-45 metre derinliklerde yayılırken, Ege Denizi’nde yapılan çalışmalarda bu çayırların 35-40 metre derinliklerden daha sığ alanlara çekildiği gözlemlenmiştir.
Yabancı ve yayılımcı türlerin de deniz çayırları üzerindeki baskıyı artırdığına dikkat çeken Taşkın, bu türler arasında uzun dikenli deniz kestanesi ve yayılımcı makro alglerin, deniz çayırlarının habitatlarını tehdit ettiğini belirtti. Deniz çayırlarının ölü yapraklarının bile ekosistemde önemli bir yere sahip olduğunu vurgulayan Taşkın, konuşmasını şöyle sürdürdü:
- Özellikle sonbaharda, deniz çayırları yapraklarını döker ve bu dökülen yapraklar kıyıya taşınır.
- Yeşil görünümlü yapraklar zamanla kahverengimsi bir renge dönüşerek kıyıda banklar oluşturur.
- Kış aylarında artan dalga, rüzgar ve akıntılara karşı bu banklar kıyı yapısını korur.
- Ölü yapraklar, birçok omurgasız canlıya yaşam alanı sunar.
Bu nedenle, deniz çayırlarının canlı olanları kadar ölü yapraklarının da kıyı koruması ve buradaki canlılar için habitat oluşturma açısından büyük önemi vardır. Bu yaprakların kıyıdan toplanmaması gerektiğinin altını çizen Taşkın, “Karasal ortamda ormanlık alanlar neyse, denizel ortamda da deniz çayırları odur” diyerek deniz çayırlarının ekosistem içindeki kritik rolünü vurguladı.
Koruma Stratejileri
Deniz çayırlarını korumak için evsel ve endüstriyel faaliyetlerin yanı sıra tarım ve hayvancılığın kontrollü bir şekilde yapılması, bu faaliyetlerin sonucunda oluşan kirliliğin denizlere verilmemesi gerektiğini belirten Taşkın, “Balıkçılık faaliyetlerinin 40-45 metre derinliğin altına çekilmesi, ekolojik çapa faaliyetlerinin yapılması gerekiyor. Ayrıca, günübirlik yatlar ve liman marinalarının bu çayırların üzerine inşa edilmemesi, kıyı düzenlemesi ve yapılaşmasının dikkatli bir şekilde yapılması önemlidir.” dedi.
Sonuç olarak, deniz çayırları ne kadar geniş bir alana yayılırsa, balık popülasyonlarında da o kadar artış gözlemlenecektir. Prof. Dr. Taşkın, “Karasal ortamda ormanlık alanlar neyse, denizel ortamda da deniz çayırları odur. Karasal ortamın ormanları, denizel ortamın ormanlarıyla aynı işlevi gösterir” diyerek sözlerini tamamladı.