İklim Değişikliği ve Tarımsal Üretim Üzerindeki Etkileri

AA’nın iklim değişikliğinin gıda üretimine etkilerine odaklandığı dosya haberin ilk bölümünde, sıcaklık rekorları ile geçen ilkbahar ve yaz aylarının meyve ve tarım ürünlerine etkileri ile gelecek yıl için beklentiler ele alındı. Avrupa Birliği’ne (AB) bağlı Copernicus İklim Değişikliği Servisi verilerine göre, Haziran-Ağustos 2024 arasında küresel ortalama sıcaklıklar, uzun yıllar ortalamasının 0,69 derece üzerinde ölçüldü. Bahar döneminde ise sıcaklıklar mart ayında ortalamanın 0,73, nisan ayında 0,67 ve mayıs ayında 0,65 derece üzerinde kaydedildi. Dünyada yılın ilk 8 ayındaki 244 günün 162’si sıcaklık rekoru olarak kayıtlara geçti.

Türkiye’de de sıcaklık ortalamaları, dünya genelindeki trendle paralel bir seyir izledi. İlkbahar mevsiminin uzun yıllar sıcaklık ortalaması 12,4 iken, bu yılın ilkbaharında ortalama sıcaklık 14,2 olarak ölçüldü. Böylece 2024 ilkbahar mevsimi, Türkiye’nin en sıcak ikinci ilkbaharı olarak kaydedildi. 2024 Haziran ayı, en sıcak haziran olarak tarihe geçerken, bu ayda 25,4 derece olan ortalama sıcaklık, uzun yıllar ortalaması olan 21,8 derecenin 3,6 derece üzerine çıktı. Temmuz ayı ise ortalama sıcaklığın, uzun yıllar ortalaması olan 25 derecenin 1,7 derece üzerinde, 26,7 derece olarak ölçülmesiyle en sıcak temmuz oldu. Ağustos ayı ise, ortalama sıcaklığın uzun yıllar ortalaması olan 25,1 derecenin 1,3 derece üzerinde, 26,4 derece olarak kaydedilmesiyle en sıcak dördüncü ağustos olarak tarihe geçti.

Sıcaklık artışları, kuraklığın yanı sıra aşırı ve dengesiz yağışları da beraberinde getirerek meyve ve sebze üretimini olumsuz etkiledi. AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Ziraat Fakülteleri Eğitim Programları Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği (ZİDEK) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ayzin Küden, bu yıl kış mevsiminin uzun sürdüğünü ve çok sıcak bir ilkbaharın ardından gelen sıcak yaz döneminin meyve ağaçlarında ciddi etkilere yol açtığını belirtti.

İklim Değişikliği ve Tarımsal Üretim Üzerindeki Etkileri

“Kuraklığa Dayanıklı Ürünlerde Verim Azaldı”

Hasat zamanlarında ve verimlilikte değişiklikler yaşandığını vurgulayan Küden, “Kiraz, şeftali ve kayısılarda 10-15 gün kadar daha erken hasat meydana geldi. Yaş meyve üretiminde ise şeftali, erik, incir, portakal, mandalina ve greyfurt gibi ürünlerde geçen yıla oranla bir artış elde edilmişken, kiraz, vişne, armut, çilek, nar, üzüm, kayısı ve limonda azalma yaşandı. Verim düşüşü, yüzde 10 ila 20 arasında değişirken, artışlar ise yüzde 19’a kadar yükseldi. Kuraklığa dayanıklı olduğunu düşündüğümüz badem ve Antep fıstığında dahi verim azaldı. Yani kuraklığın etkisi, sulanmayan meyve ağaçlarında da şiddetli bir şekilde hissedildi. Ancak verim kaybı yaşanmayan portakal, mandalina ve greyfurt gibi ürünlerde sıcaklık, aranan bir özellik haline geldi” dedi.

Yüksek sıcaklıkların sebzeleri de olumsuz etkilediğini belirten Küden, bu etkilerin domates, karpuz ve kavun gibi türlerde 10-15 gün erken hasat yaşandığını ve bu durumun tat eksikliği, yumuşama ve bozulmalara yol açtığını kaydetti. Sıcak giden sonbaharın Akdeniz Bölgesi’ndeki şeftali ağaçlarında çiçeklenmeye neden olduğunu ve bu meyvelerin kalitesinin düşük olacağının, belki de havaların soğumadan önce olgunlaşamayacağı öngörüsünde bulundu. Küden, “Kışın sert olacağı yönünde beklentiler var. Sıcak geçen sonbahar nedeniyle ağaçlar yapraklarını dökerek uyku dönemine geç geçiş yapabilirler. Bu durum meyve kalitesinde bir düşüşe neden olabilir. Sıcak havanın etkisiyle en net, ikiz dediğimiz birbirine yapışık meyveler görürüz, bu durum en çok kirazda görülür. Bu ikiz durumu genellikle Akdeniz Bölgesi’nde görülürken, bu sene çok sıcak olmasından dolayı Isparta’daki kirazlarda dahi gözlemlendi” şeklinde konuştu.

Küresel ısınma nedeniyle sellerin ve kuraklığın önümüzdeki yıllarda daha da şiddetleneceği uyarısını yapan Küden, “Kuraklık olan bölgelerde sulama gereksinimi az olan zeytin, incir, Antep fıstığı ve keçiboynuzu gibi meyvelere yönelmek gerekiyor. Fazla su isteyen bodur ağaçlar yerine kökleri derine giden çöğür anaçların tercih edilmesiyle daha az sulama gereksinimi olur. Mutlaka damla sulama yöntemlerinin uygulanması ve suyun kapalı sistemlerle taşınması gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.

“Yıllık Yağış Miktarı Düşüyor”

Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Biyosistem Mühendisliği Bölümü Arazi ve Su Kaynakları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halim Orta, bu yıl yaşanan sıcak dönemi, 2040’ta pik yapması beklenen kuraklığın “ayak sesleri” olarak değerlendirdi.

Düşmesi gereken dönemde yağışların düşmemesi gereken dönemlerde görüldüğünü ifade eden Orta, “Ekim dönemleri 1-2 ay, hasat dönemleri ise 15 gün ile 1 ay kadar değişiklik gösteriyor. Artık eylül-ekim yağışlarını kasım-aralık ayında alıyoruz, nisan-mayısta beklediğimiz yağışları ise temmuz-ağustos aylarında alıyoruz ki bu da bitkilerin gelişme periyotlarında, olgunlaşma ve hasat dönemlerinde ciddi değişiklikler meydana getiriyor. Türkiye’nin yıllık yağış ortalaması gün itibarıyla 573 milimetre. Bu yağışın düşmesi gereken zaman, Türkiye genelinde nisan ve mayıs aylarıdır çünkü bu dönem, bütün yazlık ve kışlık ürünlerimizin en fazla yağışa ihtiyaç duyduğu zamandır. Ancak bu yağış bu sene temmuz ve ağustosta düştü, ki bu dönemde hiç yağış istemeyiz çünkü, hasat zamanı. Bu yağış düzensizliği, verimi ve kaliteyi azaltıyor” dedi.

Yağış zamanlarındaki değişimin buğdayda glüten oranlarını etkilediğini ve rutubetin depolanma kabiliyetini azalttığını vurgulayan Orta, geç yağışlar nedeniyle ayçiçeğinin bir türlü olgunlaşamadığını ve hasadının halen devam ettiğine, yaklaşık yüzde 40 olan ayçiçeğinden yağ elde etme oranının da yüzde 30’a kadar düştüğüne dikkati çekti. Aşırı sıcaklık ve yağışlardaki kaymalarla düzensizliklerin tarımsal üretimi kalite, depolama ve işleme anlamında olumsuz etkilediğinin altını çizen Orta, “Ekim ayı, tarım yapılan alanların neredeyse tamamında kışlık hububatın ekim zamanıdır. Arpa, buğday, yulaf ve yem bitkileri bu ayın tamamında ekilmektedir. Eğer bu kurak dönem devam ederse ve beklenen yağışları alamazsak, toprağı işlediğimiz aletlerin ve araçların giderleri çok artar. Çünkü kuru toprağı işlemek ve makineleri kırmadan dökmeden çalıştırmak oldukça zordur. Ekimden sonra maksimum 20 güne kadar bir yağış olmazsa, kurak kalan tohumlar çimlenemiyor. Buğdayda 1 metrekarede 500 tane tohumun çimlenmesini isteriz ve bu alana 550 tohum ekleriz. Ama beklenen yağış olmazsa bu tohumların 350 tanesi çimlenir” şeklinde konuştu. Prof. Dr. Orta, ekim döneminde uygun nem alamayan ürünlere ne kadar müdahale edilirse edilsin, bu ürünlerin hasat edildiğinde verimlerinin çok düşük olacağını sözlerine ekledi.