Türkiye’nin en yüksek noktası olan Ağrı Dağı, 5 bin 137 metre yüksekliğiyle yalnızca dağcıların değil, aynı zamanda bilim insanlarının da ilgisini çekiyor. Dağ, zengin doğası içerisinde birçok yabani hayvan türünün yanı sıra, çeşitli bitki türlerine de ev sahipliği yapmaktadır. Bu eşsiz bitki örtüsünün detaylı bir şekilde incelenmesi amacıyla Balıkesir Üniversitesi Necatibey Eğitim Fakültesi Biyoloji Eğitimi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tuncay Dirmenci liderliğinde bir araştırma projesi başlatılmıştır. Bu çalışma, TÜBİTAK’ın destekleriyle gerçekleştirilmektedir.
Ağrı Dağı’nın özellikle kuzeydoğu yamaçları, 3 bin metreyi aşan rakımlarda yer alan bilinen bitki türleri üzerine yoğun bir araştırma sürecine tabi tutulacaktır. Yüksek rakım ve farklı toprak yapısına sahip olan bu dağda keşfedilecek yeni bitki türlerinin bilim literatürüne kazandırılması hedeflenmektedir.
Prof. Dr. Dirmenci, AA muhabirine yaptığı açıklamada, coğrafi zenginlikleri ile ön plana çıkan Ağrı Dağı’ndaki araştırmaların önemine vurgu yaparak, “Buradaki yükselti volkanik kaynaklı olduğu için Ağrı Dağı, kendine has özellikleri olan bitkilere ev sahipliği yapıyor. 3 bin metrenin üzerinde, Türkiye’nin birçok bölgesinde bulamayacağınız ya da komşu ülkelerde dahi göremeyeceğiniz bitki türleri bu bölgede bulunmaktadır.” şeklinde konuştu.
Dağın hem yüksekliği hem de iklim koşulları, burada barınan bitki türlerinin çeşitliliğini artırmaktadır. Dirmenci, “Ağrı Dağı, Iğdır gibi Akdeniz iklimine benzer özellikler taşıyan bir bölge. Bu durum, mikroklima alanlarda yayılma gösteren bitki türlerinin burada var olmasına olanak tanıyor. Ayrıca, bu zenginlik tarımsal ürünlerin gelişimi için de fırsatlar sunuyor.” dedi.
Ekoturizm Olanakları
Dirmenci, dağın kuzeyinde yer alan Iğdır’da, toprağın verimliliği sayesinde kayısı ve pamuk gibi ürünlerin yetiştirildiğini hatırlatarak, “Ağrı Dağı, bilim dünyasına yeni tanıtılan ve yöreye özgü endemik bitkilerin bulunduğu bir alan. Bu nedenle, Ağrı Dağı biyolojik çeşitlilik açısından henüz tam olarak hak ettiği değeri bulabilmiş değil. Böyle özel bitki türlerinin bulunduğu bir bölgede ekoturizm çalışmaları gerçekleştirilmesi, hem bölgeye hem de bilim dünyasına katkı sağlayabilir.” şeklinde sözlerini tamamladı.