2023’te Küresel Isınmanın Etkileri
Avrupa Birliği’nin (AB) finanse ettiği Copernicus İklim Değişikliği Servisi verilerine göre, 2023 yılı, 1850’den bu yana kayıtlara geçen en sıcak yıl olarak tarihe geçti. Küresel ortalama yüzey sıcaklıkları, bu yıl ortalama 14,98 dereceye çıkarak, daha önceki en sıcak yıl olan 2016’daki değerlerin 0,17 derece üzerine çıktı. Aşırı sıcaklar, başta Kanada, ABD ve Yunanistan olmak üzere birçok ülkede büyük orman yangınlarına sebep oldu. Bunun yanı sıra, sıcak hava dalgaları, çeşitli bölgelerde su stresine yol açtı.
Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi (UNCCD) verilerine göre, orman yangınlarından ciddi şekilde etkilenen birçok bölgede kuraklık acil durumu ilan edildi. Kanada, İtalya, İspanya, Hindistan ve Endonezya, bu konuda harekete geçmek zorunda kalan ülkeler arasında yer aldı. Ortaya çıkan bu ağır çevresel tablo, bitkilerin karbon emme potansiyelini etkileyip etkilemediği üzerine bilim insanları tarafından araştırıldı.
Temmuz ayında yayımlanan “Düşük Gecikmeli Karbon Bütçesi Analizi: 2023 Yılında Karasal Karbon Yutaklarında Büyük Bir Düşüş” başlıklı çalışmada, karbon yutaklarının karbon emme potansiyelindeki değişimler ele alındı. Copernicus uydu izleme sistemiyle yapılan ölçümlere ve ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi’nin (NOAA) araştırmalarına dayanan bu çalışma, Çin, İngiltere, Fransa ve Almanya’dan bilim insanları tarafından gerçekleştirildi.
Araştırmanın bulgularına göre, 2013-2022 döneminde Hawaii’nin Mauna Loa bölgesindeki karbondioksit miktarındaki artış ortalama 2,42 ppm (milyonda parçacık sayısı) civarındayken, 2023 yılında bu rakam ortalama 3,37 ppm’e yükseldi. Araştırma alanının deniz kısımlarında yapılan ölçümlerde ise artışın ortalama 2,82 civarında olduğu belirlendi. Önceki yıllarda karasal ekosistemler ve deniz ekosistemlerindeki ölçümlerin birbirine yakın olduğunu bilen araştırmacılar, 2023’te karasal ekosistemdeki artışın nedenlerini çeşitli yönlerden araştırdı.
Bu artışın sebebinin 2023’teki aşırı sıcaklar olabileceği tahminine dayanan bilim insanları, iklim modellerinin verileri, uydulardan alınan ölçümler ve bazı ölçümlerin değerlendirilmesi için yapay zeka kullanarak genel bir tablo çıkarmaya çalıştı. Yapılan araştırmalar sonucunda, küresel karbon yutaklarının emisyonlarıyla küresel yeşillendirme çabaları arasında negatif bir ilişki belirlendi. Ayrıca, çeşitli uydulardan elde edilen verilere göre, karbon konsantrasyonunun yoğun olduğu bölgelerde su kıtlığı yaşandığı tespit edildi.
2023’teki aşırı sıcaklıkları ay ay ve bölge bölge inceleyen bilim insanları, sıcaklığın en yüksek olduğu bölgelerde, karbon yutaklarının emisyon oranlarının 1991-2020 yıllarına kıyasla düştüğünü buldu.
KUZEY YARIM KÜREDEKİ KARBON YUTAKLARI ÇOK ZAYIF
Araştırmanın akademisyenlerinden Leipzig Üniversitesi Yer ve Atmosfer Etkileşimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ana Bastos, araştırmalarının temelinin her yıl oluşturulan Küresel Karbon Bütçesi verileri olduğunu belirtti. Bastos, bu raporlama sayesinde dünyanın ne kadar karbon saldığını, ne kadarının emildiğini ve ne kadarının geride kaldığını görmek mümkün olduğunu ifade etti. Bu verileri çeşitli modellere uygulayarak önemli çıkarımlar yapılabileceğini vurguladı.
Bastos, “2023 verileri üzerine çalışmaya başladığımızda, atmosferdeki karbondioksit miktarının artış hızının olağan dışı olduğunu fark ettik. Önceki yılla karşılaştırıldığında ve bu yıl beklenen karbondioksit emisyonu tahminleri göz önünde bulundurulduğunda, atmosferdeki karbondioksit konsantrasyonu oldukça yüksekti.” dedi. Karbondioksit artış anomalisinin nedeninin zayıf karasal karbon yutakları olabileceği sonucuna vardıklarını belirten Bastos, “Kuzey yarım küredeki bazı karbon yutağı bölgelerinin aşırı hava olaylarından etkilendiği zaman, karbon emme noktasında etkisiz kaldığını hatta atmosfere karbon salan bir kaynağa dönüşebildiğini gördük.” şeklinde konuştu.
BASTOS, BİTKİ ÖRTÜSÜNÜN KARBON YUTMAKTA NEDEN ZORLANDIĞINI ŞÖYLE ANLATTI:
- “Hepimiz, bitkilerin büyüyebilmek için ışığa, doğru ısıya ve uygun su koşullarına sahip olması gerektiğini biliyoruz. Sıcaklıklar konusunda belli sınır noktaları var.”
- “Sıcaklıklar belli bir derecenin üzerine çıktığında veya düştüğünde bu, bitkilerin büyümesini olumsuz etkiliyor. Özellikle orta kuşaktaki kutup altı ormanları, sıcak havaların daha erken başlaması sonucu artan sıcaklardan olumlu etkileniyor; ancak sıcaklıklar belli bir noktayı aştığında durum değişiyor.”
- “Sıcak hava dalgalarının hem büyüme için uygun sıcaklık eşiğini aşması hem de topraktaki suyun çekilmesine yol açması, bitkileri olumsuz etkiliyor. Tüm bunlar, ayrıca yeni baskı unsurları oluşturuyor.”
El Nino’nun ardından gelen La Nina hava olayının gidişatı değiştirebileceğine dikkat çeken Bastos, “La Nina’nın etkili olması durumunda, Avustralya ve tropik bölgelerdeki diğer yarı kurak alanlara çok fazla yağış getirdiğini biliyoruz. Bu durumda bir miktar iyileşme görebiliriz.” dedi. Bastos, fosil yakıt kullanımı kaynaklı karbon emisyonlarının azaltılması ve değişen iklime adaptasyon çalışmalarına özen gösterilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
KAYNAK: AA